DEVA Partili Ösen: “Turizm ‘Milli Politika’ haline gelene kadar

çalışmalarımızı sürdüreceğiz”

ANTALYA DOB’DAN BİR İLK ‘FUAYE SOHBETLERİ’ ANTALYA DOB’DAN BİR İLK ‘FUAYE SOHBETLERİ’

Turist rehberleri ve seyahat acentelerine ilişkin düzenlemeleri içeren
kanun teklifinin görüşüldüğü Turizm Komisyonu’nda söz alan DEVA
Partili Milletvekili Seda Kaya Ösen, teklifle getirilmesi planlanan
değişikliklerin turizm alanında yeni sorunlara yol açacağını dile
getirdi:
“Biz Turizm “Milli Politika” olmalı derken evrensel değer ve
pratiklerin gerçekçi bir şekilde hayata geçirilmesinden bahsediyoruz.
Bugün komisyona getirilen kanun teklifinde birçok sorun bulunuyor.
Mağduriyetler yeni mağduriyetler yaratılarak çözülemezler.”
DEVA Partisi İzmir Milletvekili ve Kültür, Sanat ve Turizm Politikaları
Koordinatörü Seda Kaya Ösen, TBMM’de düzenlenen Turizm Komisyonunda
‘Turist rehberleri ve seyahat acentelerine ilişkin düzenlemeleri içeren turist
rehberliği meslek kanunu ile seyahat acenteleri ve seyahat acenteleri birliği
kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi’ görüşmelerinde söz aldı.
Konuşmasında kanun teklifi hakkında değerlendirmelerde bulunan Ösen
“Bugün komisyona getirilen kanun teklifinde birçok sorun bulunuyor.
Öncelikle belirtmek istiyorum ki mağduriyetler yeni mağduriyetler yaratılarak
çözülemezler. Bugün işini yapan binlerce turist rehberi bulunuyor. Ülkemizin
adeta bir açık hava müzesi. Her yerinden binlerce yıllık tarih, birikim fışkıran
bu kadim coğrafyanın elbette tüm dünyaya tanıtılması hepimizi ortak gayesi.
Ancak bunu yapmamızın yanında nasıl yaptığımız da oldukça önemli.“ diye
konuştu.

“Yabancı dil bilmeden turist rehberi olunmaz”
Arkeoloji ve Sanat Tarihi mezunlarına istihdam yaratmak amacıyla turist
rehberliği mesleğine kabul şartları arasında yer alan yabancı dil
zorunluluğunun kaldırılmasının önünü açan kanun teklifiyle Turist Rehberliği
bölümünden mezun olanların mağdur edileceğini vurgulayan Milletvekili Ösen
şöyle konuştu:
“Siz turizm talebini arttırmadığınız sürece bulmaya çalıştığınız çözüm kendisini
yeni bir soruna bırakacaktır. Bugün Türkiye’ye yıllık 100 milyon turist gelirse

evet, mevcut turist rehberleriyle birlikte bahsettiğimiz alandaki
mezunlarımızın büyük çoğunluğuna bu yöntemle iş kapısı sağlamış olursunuz.
Ancak turist talebi ortaya çıkmadan arzı büyütürseniz, negatif rehber
enflasyonu yaratırsınız. Bu yüzden rehberlik kurslarına katılacak adayların
belirli bir periyotta “kademelendirilerek” mesleğe katılmaları, bunu yaparken
de turist rehberliği bölümünden mezun olanları mağdur etmememiz
gerekiyor. Gelin şu konuda anlaşalım. Arkeoloji ve Sanat Tarihi mezunlarına
alan açmak adına rehberlik yaptırılacak ise 5 yıl sonunda yine dil şartı zorunlu
kılınmalıdır. Eğer böyle yapılmazsa, senede yaklaşık 4 bin mezun veren
arkeoloji ve sanat tarihi bölümü mezunu, başvurmaları halinde mevcutta
bulunan turist rehberi sayısını geçecektir.”
Turist rehberliği mesleğinin niteliğini belirleyen önemli koşullardan birinin dil
olduğunu belirten Ösen şöyle devam etti:
“Türkiye’de turizmin güçlü ve zayıf yönlerini analiz ederken söylediğimiz,
eğitimsiz personelle, sezonsuz 12 aylık turizm hedefi hayal diyoruz, siz eğitimi
turizmden çıkarıyorsunuz. Bir turist rehberinin niteliğini arttırmanız için doğru
eğitim süreç ve şartlarından geçirmeniz gerekiyor. Bu süreçlerde de Türkçe
bilmeyi özellik olarak sunmak ne kadar akılcı sizlere sormak istiyorum.
Dünyadaki diğer turizm destinasyonları ile rekabet etmeye çalışırken, bu
bakış açısı, gelmiş olduğumuz turizm noktasından geriye gitmemize neden
olur. Ülkenin her alanında geriye gidiş kabul edilmiş olabilir ama bunu turizm
üzerinde de denerseniz emin olun sektörün iş kollarını yok edersiniz.”
“Hükümet turist rehberini dağ, taş anlatıcıları olarak görüyor”
Kanun teklifinin 11. Maddesinde yer alan ‘yalnızca müze ve ören yerlerinde
rehber hizmeti verilmesi’ ifadesinin açık ve anlaşılır olmadığını belirten Ösen
“Milletvekillerinin ortak bir önergesiyle müze, ören yeri sınıflandırmasını doğru
yapmamız gerekiyor. Eğer yapmazsak daha çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir.
Örneğin İzmir Selçuk’ta Şirince köyü var bildiğiniz üzere; bu köyü hangi
kapsama alacağız? Oraya giden kafileler yanlarında rehber
bulundurmayacaklar mı?” diye konuştu.
Turist rehberliğinin basit anlamda bir meslek olarak ele alınmamasını dile
getiren Ösen, Türkiye’yi dünyaya tanıtma ve ülkemiz hakkında oluşan
önyargıları kırma noktasında turist rehberlerine önemli görevler düştüğünü
vurguladı:
“Anlaşılan hükümet turist rehberini dağ, taş, toprak anlatan insanlar olarak
görüyor. Bir turist rehberi bir ülkenin dünyaya açılan iyi niyet elçileridir. Bir
rehber, kafilesinin hemen hemen her sorunuyla ilgilenen, onlara
mihmandarlık eden, kafilesindeki herkes Türkiye’den mutlu ayrılsın diye
çabalayan, işini yapmasının yanında askerlik gibi, bir milli sporcu gibi ülkesine
katkı sağlar. Bu yüzden bir rehberin nerede olup olmayacağını sınırlandırmak

günün sonunda Türkiye’nin zararına olacaktır. Türkiye’ye gelen her turistin
Türkiye aşığı olduğunu mu zannediyoruz? Hayır. Bazı turistler Türkiye’ye
gelirken politik, tarihi veya başka nedenlerden dolayı kafasında ülkemize dair
birtakım ön yargılarla da geliyor. İşte turist rehberi tam bu noktada devreye
giriyor. Ama siz çıkıp rehberi buradan çıkaracağız diyorsunuz. Rehberler, ören
yerleri veya müze ziyareti dışında kalan zamanlarda turistlerle birebir iletişim
kurma fırsatı yakalıyor. Bu fırsatın rehberlerimizden almamamız gerekiyor.”